Anasayfa / Belenören Müzesi
Bursa Kent Müzesi
Hünkar Köşkü Müzesi
Karagöz Müzesi
Merinos Enerji Müzesi
Merinos Tekstil Sanayi Müzesi
Bursa Göç Tarihi Müzesi
Bursa Vakıf Kültürü Müzesi
Bursa Yaşam Kültürü Müzesi
Muradiye Kuran ve El Yazmaları Müzesi
Muradiye Mezar Taşları Müzesi
Aktopraklıkhöyük Arkeopark Açık Hava Müzesi
Zindankapı
Aksu Köyü Müzesi
Belenören Müzesi
Karıncalı Müzesi
Cumalıkızık Müzesi
BELENÖREN KÖYÜ - KELES
Belenören, Bursa ili Keles ilçesine bağlı bir köydür. Keles’in güneybatısında yer alan köy, ilçe merkezine 12 km, Bursa’ya 72 km uzaklıktadır. Belenören Köyü, Adranos (Orhaneli) Çayı yakınlarında Tazlak Tepesi eteğinde kurulmuştur. Rakımı 1100 m kadardır. Uludağ’ın güneyindeki tepelerde kurulu bulunan Belenören köyünün kuzeyinde Bitli Pınar, Gürlek Çeşmesi, Karga Pınar sırtları ve Alfan Deresi mevkileri; doğusunda Ömer Dede Tepesi ve Alanlar Sırtı; batısında Atmaca Dere, Dikenlik Sırtı ile Dere Sırtı uzanmaktadır. Köyün güneyinde ise Mezarlık Çeşmesi, Bengi Beleni, Dedem Pınarı mevkileri bulunmaktadır. Asırlar boyunca Adranos/(Orhaneli)’a bağlı olan Belenören köyünün yerleşime sahne olması, asırlar öncesine dayanmaktadır. Bu nedenle köy yakınlarında, geniş bir alanda tarihî yerleşim kalıntıları bulunmaktadır. Köy, büyük olasılıkla Osmangazi Döneminde bölgeye gelen Türkmenler tarafından kurulmuştur. İlk yıllarda yarı göçer bir yaşam sürdüğü tahmin edilen köyün, Sultan I. Murat Döneminden önce yerleşik hayata geçerek kurulduğu anlaşılmaktadır. Keles bölgesinin en eski yerleşim yerleri olan Akçapınar, Belenören, Haydar, Menteşe ve Uzunöz köyleri arasında kalan alandan Roma Döneminde kullanılan işlek ve önemli bir ticaret yolu geçmektedir. Ele geçen iki önemli eski yazıttan anlaşıldığı üzere bölge antik dönemde bir kehanet merkezi konumundadır. Uludağ’ın eski dönemlerdeki adı olan Olympos’un en kutsal mabetleri bu alanda kurulmuştur. Buradaki yerleşimin Roma Döneminden Geç Bizans Dönemine kadar sürdüğünü, bölgede bulunan yazıtlardan anlamaktayız. Burada bulunan kalıntılardan yola çıkarak Belenören’in, Uludağ’da bulunan üç kehanet merkezinden biri olduğunu söyleyebiliriz. Manastır ve Tazlak Tepesi adıyla anılan sırtın yanı sıra Kertil ile Alfan Düzlüğü’nde sıkça rastlanılan tarihî kalıntılara, köyün neredeyse her tarafında rastlamak olasıdır. Hıristiyanların kutsal mekânı olan bölgede, Bizans Dönemi boyunca yerleşim devam etmiştir. Türklerin 1080’li yıllarda İznik’e kadar geldiği dönemde, Keles bölgesine de uğradıkları kabul edilmektedir. Osmangazi Döneminde, dağ bölgesinde çadırlarında yaşayan Türklerin Sultan I. Murat Döneminde iskân tutmaya başladıkları anlaşılmaktadır.
Belenören Köyü, Sultan I. Murat’ın vakıf köyüdür. O dönemde köyden sağlanan gelirler, vakfın akarları için harcanmaktaydı. Köyün adına, ilk olarak 1521 tarihli ayrıntılı tapu tahrir defterinde rastlanmaktadır. Binlerce yıl ve aralıksız biçimde iskâna uğramış bir yerleşim alanı olan Belenören Köyü, denilebilir ki 14. yüzyılda Türkler tarafından yeniden kurulmuştur. Belenören Köyünün eski adı, Belenviran’dır. Belenviran adının, Belenören olarak anılması çok eskilere dayanmasına rağmen köyün adı, bazı belgelerde Belenviran bazı belgelerde ise Belenören olarak geçmektedir. Bunun nedeninin “viran” sözcüğünün “ören” yeri anlamında da kullanılması olduğu düşünülmektedir. Tazlak Tepesi’nin belindeki ören yerinde bulunan köyün, Belenören adını almasının nedeni budur. Belenören köyünün kuruluşuna ilişkin birçok söylence bulunmaktadır. Bölgede yaygın olarak anlatılan söylenceye göre Belenören Köyü, Bilecik’ten gelen üç kardeş tarafından kurulmuştur. Kardeşlerden biri Örenler/Harmanalanı’na, diğer ikisi de Akçapınar ve Belenören’e yerleşmiştir. Köyü bu üç kardeşten biri kurumuştur. Adı geçen üç köyün de aynı boydan geldiğine inanılmaktadır. Zayıf olan bir başka söylencede ise köyün adının “bela üreten” sözünün bozulması sonucu oluştuğu anlatılmaktadır. Köyün, Kütahya’dan gelen Yörüklerce kurulduğu da söylenmektedir…
Belenören Köyünde, köyün birlik ve beraberliğini koruduğu düşünülen çok sayıda Dede yatırı bulunmaktadır. Dedeler, köyün yakınlarında ve çevresindedir. Belenören köyünde birkaç dede yatırı olsa da en önemlisi “Ömer Dede”dir. Belenören köyündeki Ömer Dede’ye ait adak yeri, aslında eski bir antik yerleşim kalıntısıdır. Köyün iki km kadar güneyinde ise “Fadime Ana” adlı bir yatır bulunmaktadır. Köyün batısında, bir km kadar uzaklıkta da “Asar Dede” adlı başka bir yatır bulunmaktadır. Yine burada “Asa Çeşmesi” adlı pınar ve çeşme bulunmaktadır. Aslında bu çeşme, hem Hıristiyan dünyasında hem de Müslüman dünyasında zikredilen kutsal bir kaynaktır. Köy halkı, Türkmen–Yörük kökenli olup yüzyıllardır örf ve âdetlerini bozmadan günümüze kadar taşımıştır. Köy halkı; düğün, nişan, ölüm, doğum, asker uğurlama törenlerinde; yağmur duası, Hıdırellez yemeği ve dinî bayramlarda örf ve âdetlerini sürdürmektedir.
Çanakkale Savaşları ile I. Dünya Savaşı’na çok sayıda Belenörenli genç katılmış; ancak birçoğu geriye dönememiştir. Acıdır ki Belenörenli şehitlerimizin adına herhangi bir belgede rastlanmamış, şehitlerin çoğunun adı, köylünün belleğinden de silinmiştir. Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Köyde eskiden beri ekilen arpa, buğday, yulaf, burçak ve mısır dışında özellikle son yıllarda kiraz ve vişne ekimi yaygınlaşmıştır. Bağcılık da eskiye nazaran yaygın olarak yapılmamasına rağmen önemli tarım faaliyetleri ararsındadır. Köyde her yıl Belenören Kiraz Şenliği düzenlenmektedir. Ayrıca köy sakinleri tarafından kurulmuş Bel-Der adında bir köy derneği de mevcuttur. Köyde okul binası bulunmasına rağmen taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün hem içme suyu hem kanalizasyon şebekesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi bulunmaktadır. Ayrıca köyün kendi bünyesinde çalışan Ziraat mühendisi vardır. Köye ulaşımı sağlayan yol, asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon mevcuttur. Yakın zamanda İnternet hattının da bağlandığı köyün nüfusu 352’dir.